Toplumcu Gerçekçiler (1923-1950)

• 1930 ve 1940’li yıllarda aydınlar arasında gerçeklik algısı değişmiş. Gözlemci bir yaklaşımla gündemdeki sosyal sorunlara çözüm Önerileri sunan bir yaklaşım tarzı doğmuştur.
• Köy ve kasaba gerçeği edebiyatın, özellikle romanın, konusu olmaya başlamış; romanda gerçekçiliğin bir uzantısı olarak köye ve köy insanına yöneliş olmuştur. • Özellikle Köy Enstitülerinden yetişen köy kökenli yazarların eser vermesiyle, uzun yıllar devam edecek olan Anadolu ya da köy-kasaba romanı akımı başlamıştır.
• Bu yazarlar dil ve anlatım kaygısı taşımadan toplumsal gerçekleri ele almışlardır; anlatımı değil, içeriği önemsemişlerdir.
• Romanı dünya görüşleri aktarmak için bir ileti aracı olarak görmüşler, okuru belli bir dünya görüşüne yönlendirmeyi amaçlamışlardır.
• Yazılan romanların büyük bir bölümü, dönem için bir belge niteliğinde olsa da tarihsel, sosyolojik ve psikolojik derinlikten uzak, daha çok kaba bir bildiri düzeyinde kalmıştır.
• Köy romanlarının temel yapısı çoğunlukla ağa ile merkezi idarenin temsilcisi konumundaki muhtarın kıskacında kalan köylülerin çalışması üzerine kurulmuştur.
• Batıl inançlar, gelenekler, ağa ve jandarma baskısı, toprak kavgaları, kanun dışı hak arama çabalarını sembolize eden eşkıyalık, su ve toprak sorunu, teknolojik gerilik, kan davası gütme, göçebelikten yerleşik düzene geçişin sıkıntılar, köy öğretmeninin yalnızlığı, köylünün psikolojik bunalımları gibi temel temalar ele alınmıştır.
• 1923-1950 yılları arasında toplumcu gerçekçilik akımının Sabahattin Ali ve Sadri Ertem gibi isimler temsil etmiştir.

Toplumcu Gerçeki Roman Yazarları (1923-1950)

Sabahattin Ali

Edebiyata şiirle başlayan sanatçı daha sonra roman ve öyküye yönelmiş, asıl başarısını bu alanlarda göstermiştir.
Köy, kasaba ve kent gerçeklerini toplumcu gerçekçi ve gözlemci bir anlayışla eserlerinde yansıtmıştır.
Edebiyatı insanları daha iyiye, daha doğruya, daha güzele yükseltmek, insanlarda bu yükselme arzusunu uyandırmak olarak görmüştür.
Romanlarının konularını Anadolu halkının ve köylüsünün yaşamından seçmiş; eşitsizlik, adaletsizlikleri ve aydınların köylüleri küçümsemelerini eleştirmiştir.
Akıcı, sade ve etkileyici bir anlatım benimseyen sanatçı, olaylara ve kişilere iyimser bir tutumla yaklaşmıştır. Anadolu insanını dost canlısı, anlayışlı, doğruyu arayan bireyler olarak göstermiştir.

Romanları

Kuyucaklı Yusuf: Ailesinin katledilmesiyle sahipsiz kalan dokuz yaşındaki Yusuf’un olayı soruşturmak için Kuyucak’a gelen Nazilli Kaymakamı Selahattin Bey tarafından evlatlık alınması ve Çocuğun daha sonraki hayatı anlatılmaktadır. Romanda adalet mekanizması köy ve kasaba gerçeği etrafında sorgulanır.
İçimizdeki Şeytan: Hayata bakış tarzları, kişilikleri farklı olan Ömer ve Macide adında iki gencin evlenmeleri ve yaşadıkları sıkıntılar kent yaşamından kesitler sunularak anlatılır.
Kürk Mantolu Madonna: Hep başkalarının istediği gibi yaşayan Raif Efendi’nin, Maria Puder isminde bir kadına aşık olmasıyla hayatında yaşanan değişiklikler anlatılır.