Metin Türleri

DÜŞÜNCE TÜRLERİ

MAKALE

Bir konuda bilgi verirken veya bir gerçeği savunurken, türlü kanıtlardan faydalanan, bunları bilimsel biçimde inceleyen gazete ve dergi yazılarına makale denir. Makaleler her konuda yazılabilir.
Makale türü, edebiyatımıza Tanzimat döneminde gazete ile birlikte Batı’dan giren bir türdür. Düşünce yazıları içinde en ağırbaşlı ve en zor olan tür makaledir. Makalenin amacı bilgi vermektir ama bu bilgi ansiklopedik bilgilerden çok farklıdır. Ansiklopedik bilgide, tanıtma, açıklama, sıralama ve kendiliğinden kesinleşmiş olma özellikleri vardır. Oysa makalede kişilik sezinleten bir anlatım, bir yorum ve inandırma eğilimi, bir amaç vardır.
Bilim ve kültür alanında yazılan makaleler, sınırlı bir kültür kesimine ulaşmayı amaçladığından bu makalelerde daha bilimsel bir dil kullanılır.
Gazete ve dergilerdeki makalelerse, geniş halk kitlelerine ulaşmayı amaçladığından yazar, dilini daha açık, daha popüler ve daha anlaşılır bir düzeyde tutar, özel terimler kullanmaktan kaçınır.

FIKRA ( KÖŞE YAZISI)

Gazete ve dergilerde yayımlanan güncel, siyasal, toplumsal sorunları ele alan yazılardır. Gülmece nitelikli fıkralar da olmakla birlikte yazılı kompozisyon türü olarak fıkra, düşünsel ağırlıklı kısa yazılardır.
Fıkralarda siyasal ve toplumsal olaylar ele alınırken belgelere, kanıtlara, aşırı ayrıntılara yer verilmez. Makaleler gibi iddialı ve ispatlayıcı yönü ağırlıklı değildir. Fıkra yazarı, geniş kitlelere seslendiği için dili kolay anlaşılır bir dil olmalıdır. Her konuda fıkra yazılabilir.

DENEME

Edebi türlerin tümü gibi deneme için de bir tanım vermek çok güçtür. Deneme günümüzde hemen bütün yazı türlerine doğru yayılma göstermektedir. Bu türler içinde en çok eleştiriyle bir arada anıldığı görülmektedir. Ancak burada söz konusu olan daha çok izlenimsel eleştiridir.
Deneme için bir tanım yapmak gerekirse şunları söyleyebiliriz:
Deneme; bir yazarın, herhangi bir konu üzerinde, özel görüş ve düşüncelerini hiçbir iddiaya yer vermeden, kesin yargılara varmadan anlattığı yazı türüdür.
Batı edebiyatında esasi (ese ) adı verilen deneme konuları genellikle edebiyat, sanat, bilim, felsefe… vb.dir. Özellikle Fransız edebiyatında Montaigne, İngiliz edebiyatında Bacon en tanınmış deneme yazarlarıdır.
Denemede bir konu sınırlılığı, belli bir biçim yoktur. Yazar, konu seçmede tam bir özgürlüğe sahiptir. Denemede yazar, kendi kendine konuşur gibi bir anlatım rahatlığı içindedir. Denemenin sonunda kesin bir yargıya, bir sonuca varmak gayesi güdülmez.

 

ELEŞTİRİ

Bir eseri değerlendirme amacıyla yazılan yazılara eleştiri denir. Eleştiride eserin ya da sanatçının gerçek değerinin belirtilmesi amaçlanır.
Eleştirmeci, bir sanat eserinin gerçek değerini, özünü yapılışını, değerli-değersiz yanlarını ortaya koyar. Eleştirmecinin görevi güzellik yaratmak değil, yaratılmış güzelliği yargılamak, okurlara tanıtmaktır.
Eleştiriler; okura dönük eleştiri, topluma dönük eleştiri, sanatçıya dönük eleştiri, yapıta dönük eleştiri… Olmak üzere türlere ayrılır.

İNCELEME
Bir eserin, bir sorunun, bir olayın özelliklerini, en ince ayrıntılarını araştırarak göz önüne seren yazı türlerine inceleme denir. Her obje bir inceleme konusu olabilir. Ama konumuz kompozisyon olduğu için biz yalnız bu anlamda inceleme yazıları üzerinde duracağız.
İnceleme, ister sözlü, ister yazılı olsun, bir tartışma niteliği taşır.
İnceleme yazıları yazarın teknik ve üslubuna göre diğer türlerin özelliklerini de gösterir; buna göre kimi yerde makale, kimi yerde deneme, kimi yerde sohbet havasına bürünür.
İnceleme yazılarında bir kolaylık olmak üzere şu soruları sırasıyla sorarak çalışmak, faydalı sonuçlar verecektir:
a. Ne? ( Bize eserin ve sorunun konusunu verir. )
b. Niçin? ( Eserin yazılma amacını, ana fikrini, temasını buldurur. )
c. Nasıl? ( Eserin yöntemini kavratır. )
d. Nerede? ( Yer, dekor. )
e. Kim? ( Kişileri verir. )
f. Ne zaman? ( işin süresini belirtir. )
İnceleme Planı :
A. Eserin Dış İncelemesi:
Eserin adı
Yazarı, çevireni
Basıldığı matbaa ve basılış tarihi
Kaçıncı baskı olduğu
Sayfa sayısı, fiyatı
Eserin boyutları
B. Eserin İç İncelemesi :
Yazarı hakkında bilgi
Türü hakkında bilgi
Özet
Eserdeki kişiler
Başroldekilerin kısaca tanıtımı
Ana fikir
Dil ve anlatım
Değerlendirme ( kritik )

RAPOR

Rapor, araştırma ve inceleme esasına dayanan bir yazı türüdür. Herhangi bir konuyla ilgili bilgi vermek, mesleki ve teknik bakımdan bazı noktaları açıklamak; görüş, düşünce ve önerileri bildirmek gibi amaçlarla yazılır.
Günümüzde rapor, geniş kapsamlı bir kelime olarak çok çeşitli alanlarda karşımıza çıkar. Doktor raporu, bilirkişi raporu, polis raporu, mühendis raporu, müfettiş raporu, deney raporu gibi çeşitli isimlerle anılan raporları; meslek ve iş raporları, araştırma ve inceleme raporları gibi kısaca sınıflandırabiliriz.
Her rapor türünün kendine özgü yazılış kuralları vardır. Genel esas, konunun iyi kavranması ve konu üzerinde yeterli bilginin bulunmasıdır. Ancak, çok iyi anlaşılan, ilgi duyulan ve bilgi sahibi olunan konularda rapor yazılabilir.
Sağlam bir rapor yazabilmek için; raporun konusunu ilgilendiren kitapları, dergileri, gazeteleri okumak, yetkili kimselerle konuşmak, gözlem yolundan faydalanmak, özel deneylerde bulunmak, faydalanılan kaynakları göstermek gerekir.

RÖPORTAJ

Herhangi bir konu ya da sorunun değişik boyutlarıyla ele alınıp işlendiği gazete ve dergi yazılarıdır. Röportajcı, yalnız gördükleriyle, izlenimleriyle yetinmez. Konuyla ilgili derinlemesine araştırma ve inceleme yapar, ilgililerin bilgisine başvurur. Röportajcının amacı, konuyu çarpıtmadan belgesel olarak okuyucuya sunmak, okuyucuyu konunun içinde yaşatmak, kamuoyunu aydınlatmaktır.
Röportaj, tek bir yazı olabileceği gibi, aynı konuda dizi yazı da olabilir.

ANLATI TÜRLERİ

Edebi türler ya da sanatsal türler de denilen bu türlerin kesin kuralları, kesin tanımları yoktur. Her sanat eseri kendi kurallarını getirir, böylelikle de şimdiye kadar saydığımız türlerden ayrılır. Bir başka ifadeyle, her sanat eseri tektir, yaratıcısının özgün bir ürünüdür. Sanat eserine bu açıdan bakıldığında, genellemelere sığdırılamaz. Bu yüzden anlatı türlerini çok kalın çizgilerle ele aldık. Ayrıca bunların hepsini sıralamak yerine, yaygın olan birkaçına değinmekle yetineceğiz. Bunlar hikâye ve romandır.

HİKÂYE VE ROMAN

Her iki türün geleneksel tanımında birleşilen nokta, olmuş ya da olması mümkün bulunan olayları anlatan türler oluşlarıdır. Bunu, gerçek ya da hayal edilmiş bir evrene ait gerçeklik duygusunu uyandıran olayların anlatımıdır, diye genişletebiliriz. Hikâye ve roman tanımlarında bu ortak noktadan sonra, iki türü birbirinden ayıran özellikler kısaca şöyle sıralanabilir :
a. Romanlar uzun, hikâyeler kısa anlatı türleridir.
B. Romanlarda kişiler ( karakterler ) çok, hikâyelerde azdır.
C. Romanlar geniş bir zaman kesitinde geçerken, hikâyelerde bu kesit dardır.
D. Romanlardaki karakterler genellikle çok yönlü, hikâyelerdeki karakterler tek yönlüdürler.
Ancak bu özellikler bile hikâye ve romanı kesin çizgilerle birbirinden ayırmaya yetmez. Bu sayılan özellikler her iki türde de bulunabilir.

YAZIŞMA TÜRLERİ

MEKTUP

Başka bir yerde bulunan kişiye ya da kuruma bir bilgi iletmek amacıyla yazılan yazılara mektup denir.
Mektubun diğer yazı türlerinden ayrı bir özelliği vardır. Her şeyden önce; bağımsızdır, ufukları alabildiğine geniştir, dar kalıplar ve kurallar içinde tanımlanamaz. Konuları oldukça bol ve sınırsızdır. Doğallığın ve içtenliğin en çekici belgesidir. Elbette ki herkese aynı içtenlikle mektup yazılmaz. Gönderdiğimiz kişi ya da kurumla olan ilginin derecesine göre, mektubun hitap bölümünden, amaç, hatta sonuç bölümüne kadar değişen üslup özelliği vardır.
Mektup kişiliğimizin bir aynasıdır. Saygımız, sevgimiz, karakterimiz, inancımız, görüş ve düşüncelerimiz hatta kültürümüz mektubumuza yansır.
Basit bir yazı türü gibi görülmesine rağmen mektubun da kendine özgü bir düzeni, bir disiplini, bir planı vardır.
Mektup Yazarken Nelere Dikkat Edilmelidir?
· Mektup yazarken kullanacağımız kâğıt ve zarf temiz olmalıdır. Bu basit ayrıntı karşımızdakine verdiğimiz değeri gösterir.
· Mektuptaki hitap, göndereceğimiz kişi ya da kurum göz önünde bulundurularak seçilmelidir: Sevgili Kardeşim, Canım Kardeşim, Canım
· Babacığım, Aziz Dostum, Saygıdeğer Büyüğüm, Sayın Murat Bey, Sayın Genel Müdür…
· Mektupta daha sonra giriş ve amaç bölümüne geçilir. Bu bölümde mektubun niçin yazıldığı belirtilir.
· Sonuç bölümünde daha çok klişe sözlere yer verilerek, hoşa gidici bir dilekle mektup bitirilir; sevgi ve saygılar sunar, esenlikler dilerim. Gibi.
· Öfkeli anlarda kesinlikle mektup yazılmamalıdır.
· Mektupta kullanılan ağır ve kırıcı sözler, ileride pişmanlığa yol açabilir. Ancak, yazının kalıcı etkisi nedeniyle, yarattığı kırgınlık tümüyle unutulamaz.

· Mektup Türleri

Mektuplar, konularına ve yazanla yazılan arasındaki ilgiye göre üçe ayrılır :
1. Özel mektuplar
2. Resmi mektuplar
3. İş mektupları

Özel Mektuplar

Birbirine yakın, tanışık insanlar ve eş dost arasında yazılan mektuplardır.

Tebrikler

Bayramlarda, yılbaşlarında veya mutlu bir olay dolayısıyla karşı tarafa iyilik ve mutluluk dileklerinde bulunmak amacıyla yazılan kısa, öz ve içten mektuplardır. Bunlarda kâğıt yerine daha çok basılı kartlar kullanılmaktadır.

Telgraf

Mektubun gecikebileceği ivedi durumlarda bildirilmesi gereken istek, olay ve haberleri, kısa ve öz olarak anlatan bir mektup türüdür. Telgrafta az ve öz ifade önemlidir.
§ Alacak olanın adı, soyadı ve açık adresi yazılır.
§ Telgraf çekmemize sebep olan konu, kısa ve öz olarak ifade belirtilir.
§ Sağ alt köşeye gönderenin adı ve soyadı yazılır.
§ Telgraf metninin altına bir çizgi çekilir. Bu çizginin altına gönderenin adresi yazılır. Bu bilgi, alıcının bulunmaması durumunda telgrafın iadesi için gereklidir. Ücrete tabi değildir.
Telgraf, bugün kullanım alanı yok denecek kadar az kalmış bir yazışma türüdür.

Resmi Mektuplar

Devlet dairelerinin kendi aralarında veya kişilerle devler daireleri arasında yazılan mektuplardır. Bu tür mektuplarda, konunun uzunluğuna göre tam veya yarım sayfa boyutunda çizgisiz, beyaz kâğıtlar kullanılır. Anlatım ciddi ve ağırbaşlı olmalıdır. Konu dışında ayrıntılara ve özel isteklere yer verilmez. Konu en açık ve yalın biçimde ele alınır. Üst makam yetkilisi alt makamdakine yazdığı yazıyı rica ederim, alt makamdaki üst makamdakine bilgilerinize saygıyla sunarım veya arz ederim şeklinde bitirmelidir.
Resmi Yazışmalarda Dikkat Edilecek Noktalar :
· Kâğıdın üst yanından iki santim aşağıda ve ortada olmak üzere yazının çıktığı dairenin adresi bulunur.
· Sağ üst köşeye tarih konur.
· Yazıya başlamadan, hangi tarih ve sayılı yazıya cevap olarak yazıldığı belirtilir.
· Yazının ilk paragrafında sorun veya konu ortaya konur.
· Gelişme paragraflarında, bizim konu hakkındaki görüşümüz belirtilir, bizden istenilen bilgiler verilir.
· Sonuç bölümünde, yazının gönderildiği makamın durumuna göre ( alt makam, üst makam ) yazı, rica ya da sunu biçimlerinden biriyle bitirilir.
· Resmi yazıyı tamamlayan evraklar, metnin sol alt kısmına, sıra numarası verilerek belirtilir.
· Kâğıdın sol en alt köşesine yazıyı daktilo edenle, konuyla ilgili bölüm şefinin ad ve soyadlarının ilk harfleri yazılır.

İş Mektupları

Ticaret ve endüstri kurumlarının birbirlerine ve kişilere, kişilerin bu kurumlara gönderdikleri mektuplara iş mektubu denir. İşyerleri bu mektuplarda, firma ismini taşıyan başlıklı ( başlıklı ) beyaz kâğıtlar kullanırlar. Yazıda daktilo ( veya bilgisayar ) kullanmak yerleşmiş bir kuraldır. İş mektuplarında da konu kısa, öz olarak açık ve yalın bir anlatımla ele alınmalıdır. Resmi mektupların özellik ve yazılışlarını kavramış olmak bu tür mektup yazmada da büyük kolaylık sağlar.
İş Mektuplarının Yazılışında Uyulacak Kurallar :
· Ciddi bir anlatım kullanılmalı, kısa ve özlü bir anlatım yolu seçilmelidir.
· Her iş için ayrı bir mektup yazılmalıdır.
· Daktilo veya mavi mürekkepli dolma kalem kullanılmalıdır.
· Ele alınan konu hakkında amaca uygun açıklamalar yapılmalı, gerekli yerlerde teknik terimler kullanılmalıdır.
· İstekler yapmacıklığa kaçmadan ciddi bir hava içinde belirtilmeli, saygı bildiren kelimeler ölçülü şekilde kullanılmalıdır.
· Eğer yazılan iş mektubu, bir başka mektuba cevap niteliği taşıyorsa, bu, metnin başında ilgi bölümünde belirtilmelidir. Bunun için o mektubun tarihi ve numarasının yazılması yeterlidir.

DİLEKÇE

Bir dilekte ya da şikâyette bulunmak veya bilgi vermek amacıyla resmi makamlara sunulan tarihli, imzalı mektuptur. Kişiyi ve kamuyu ilgilendiren bir hakkın sağlanması, bir haksızlığın düzeltilmesi, kaldırılması için gerçek yahut tüzel kişilerce ilgili makamlara yazılan yazılara dilekçe denildiği gibi, istida, arzuhal de denir.
Dilekçe Yazımında Göz Önünde Bulundurulması Gereken Kurallar :
· Dilekçeler, konularına göre uzun veya kısa olabilir. Konular kısa v öz olarak belirtilir. Gereksiz ayrıntılara yer verilmez.
· Dilekçelerde ciddi, ağırbaşlı bir dil kullanılır. Anlatımın yalın ve duru olmasına özen gösterilir. Süslü, yapmacık, laubali bir ifadeden kesinlikle kaçınılmalıdır.
· Dilekçeler; çizgisiz, beyaz dosya kâğıdına daktiloyla veya dolmakalemle, okunaklı el yazısıyla yazılmalıdır.
· Dilekçe hangi kuruma veriliyorsa, bu makamın adı başa yazılır. Kurum adının sağ altına kurumun bulunduğu şehir adı yazılır.
· Konunun kısa bir özeti bu başlığın altına yazılır.
· Daha sonra konunun belirlendiği metin bölümüne geçilir. Bu bir şikâyet dilekçesiyse, şikâyet sağlam kanıtlara dayandırılmalıdır. Eğer iş isteme dilekçesiyse, öğrenim durumu, yaş, kısa bir özgeçmiş, kurumca aranan seçkin nitelikler açık seçik belirtilmelidir.
· Dilekçede bir durum belirtiliyorsa, son cümle Durumu bilgilerinize saygılarımla sunarım, bir istek belirtiliyorsa Gereğini izinlerinize saygılarımla sunarım şeklinde olmalıdır.
· Dilekçe bitiminde sağ alt köşeye ad ve soyadı yazılmalı, imzalanmalıdır. Tarih, isim ve imzanın bir satır üstünde olabileceği gibi dilekçenin sağ üst köşesine de konulabilir.
· Sol alt köşeye açık adres yazılmalıdır.
Dilekçe, herkesin zaman zaman yazmak zorunda kalabileceği bir mektup türüdür. Dilekçenin ilk bakışta güven verici bir düzen içinde olması gerekir.

Sözlü Anlatım

KONUŞMA

Düşünce ve duyguların, başkalarına sözlü olarak bildirilmesine konuşma ya da sözlü anlatım denir.
Konuşma, insanın çevresiyle doğrudan iletişim kurmasının en etkili yoludur. Konuşma için sesli düşünme de denir. Buna göre insanlar, düşüncelerini başkalarına seslerle iletirler. Ancak bunu yaparken de sözlerini etkili kılmak için, jest, mimik, tonlama, vurgulama… Gibi konuşmayı tamamlayıcı öğelere başvururlar.
Konuşma olgusu; dil, düşünce, duygu, ses ve konuşma organları gibi öğelerle doğrudan ilgilidir. Bunlardan birinin eksikliği ya da yetersizliği, çeşitli konuşma kusurlarına yol açar.

KONUŞMA İLKELERİ

İyi konuşma, güzel konuşma; her şeyden önce iyi ve sağlıklı düşünmeyle ilgilidir. İyi ve sağlıklı düşünmeyse, kişinin yeteneği yanında, doğuştan itibaren edindiği bilgi, beceri birikimine ve gördüğü eğitime bağlıdır.
Ancak her konuda olduğu gibi konuşmada da yetenek, tek başına belirleyici etken değildir. Yetenek ancak bilgi ve deneyimle birleşirse bir anlam taşır. Ayrıca burada ele alacağımız konuşma türlerinin çoğu için özel bir yeteneğe gerek yoktur. Bunlar, belli bir eğitimle herkesin başarabileceği türden konuşmalardır.
İyi bir konuşmacının başlıca ilkeleri şunlardır :
· Yapıcılık: Toplumun değer yargılarına, inançlarına, gelenek ve göreneklerine ters düşen, onları yok sayan söz ve davranışlardan kaçınılmalıdır.
· İnandırıcılık: Konuşmacı; sözleriyle, davranışlarıyla, yargılarıyla, konuya hâkimiyetiyle dinleyicide güven duygusu yaratmalıdır.
· Amaca dayanma: Konuşmacı, niçin konuştuğunu bilmeli ve dinleyici üzerinde bu amaca yönelik bir etki bırakabilmelidir.
· İlginçlik: Konuşma konusu, gerek konuşmacı, gerekse dinleyici yönlerinden ilgi çekici olmalıdır. İyi bir konuşmacı, pek ilginç olmayan, hatta sıkıcı sayılan bir konuda dahi ilgi yaratmayı bilmelidir.
· Bilgi sağlamlığı: İyi bir konuşma, sağlam bilgi ve belgelere dayanmalıdır.
· Ön çalışma: Konuşmanın hazırlanmasında; konu, dinleyici, konuşma süresi göz önünde bulundurulmalıdır.
· Yöntem: İyi bir konuşmada yöntem önceden belirlenmelidir; birlikte düşünme ve tartışma, öğretme, duygulandırma yöntemlerinden hangilerinin seçileceği bilinmelidir.
· Konuşmayı destekleyen öğeler: Konuşma, söz yanında bir takım el, yüz hareketleri ( jest, mimik ) ve iyi bir tonlama ile desteklenmelidir.
· Dil ve üslup: İyi bir konuşma elbette ki iyi bir dil ve üslup becerisi gerektirir. Kelimelerin seçimine, cümledeki yerlerine, kültür dilindeki biçimleriyle kullanılmalarına özen gösterilmelidir.

 KONUŞMA TÜRLERİ

GÜNLÜK KONUŞMALAR

Günlük konuşmalar; insanların günlük yaşamda çok sık olarak yaptıkları hazırlıksız, anlık, doğal konuşmalardır. Konuşmalar gelişigüzel de denilen bu türlerin, elbette kendine özgü kuralları vardır. Bunların başında da içtenlik, incelik, saygı ve hoşgörü gelir. Ayrıca günlük konuşmaların pek çoğunda, ortak bir kültür dilinin herkesçe kullanılan söz kalıpları bulunur.

Selamlaşma

Selam, bir yerde buluşan, bir yolda karşılaşan kişilerin birbirlerine karşı duydukları sevgi ve saygının sözle ve davranışla anlatımıdır; uygar insan olmanın gereğidir. Merhaba, günaydın, iyi günler, hoşça kal, Allahaısmarladık, güle güle, yolun açık olsun… Gibi sözler; dilimizde, yerine, zamanına hatta kişisine göre sırası geldiğinde kullanılması gereken hazır söz kalıplarıdır.
Güzel dilimizde ve kültürümüzde yeri olmayan Hadi çav, hadi bay bay ( bay bay )… Gibi sözlerden kaçınılmalıdır.

Hatır sorma

Karşılaşan insanlar, birbirlerine hal hatır sorarlar. Hal hatır sormada, durumun gerektirdiği biçimde nasılsınız? iyi misiniz?… Sözleri; bunlara karşılık olarak da teşekkür ederim, iyiyim, siz nasılsınız, sizi sormalı… Sözleri en sık kullanılan kalıplardır.

Tanışma ve Tanıştırma

İlk kez karşılaşan insanların birbirlerine adlarını, soyadlarını, gerekliyse mesleklerini söylemeleri görgü ve uygarlık gereğidir. Buna tanışma denir. Tanışma sırasında karşılıklı olarak Memnun oldum, ben de gibi sözler söylenmelidir.
Birbirlerini tanımayan insanlar, üçüncü kişilerle karşılıklı tanıtılıyorsa buna da tanıştırma denir.
UYARI: Tanıştırma sırasında sizi arkadaşıma tanıtayım demek yanlıştır. Doğrusu, sizi arkadaşımla tanıştırmayımdır. Ayrıca tanışma sırasında bendeniz, kulunuz, köleniz… Gibi abartılı ve küçültücü sözlerden kaçınılmalıdır.

Soru sorma-Cevap verme

Ulaşımın çok geliştiği günümüzde, her an kendimizi yabancı bir çevrede, yabancı insanlarla karşı karşıya bulabilir, onlara soru sormak ya da onların sorularına cevap vermek durumuyla karşılaşabiliriz. Böyle durumlarda sorular ya da cevaplar açık ve kısa olmalıdır.
Konuşma sırasında, duruma göre, affedersiniz, bakar mısınız? yetişkinler için hanımefendi, gençler ve çocuklar için kardeşim, yavrum…? Gibi hitaplar kullanılmalı; hey! hişt!, baksana!… Gibi ünlemler, birader, dayı, babalık… Gibi sözler kullanılmamalıdır. Tanımadığımız ve yaşını kestiremediğimiz kişilere amca, teyze… Gibi sözlerle hitap etmek de yanlıştır.

Kutlama

Kutlama; insanların kazandıkları bir başarı, yükseldikleri makam ya da eriştikleri bir mutluluktan dolayı, onların sevinçlerini paylaşmak amacıyla söylenen sözlerdir.
Yüzsüze kutlamalarda, önce kutlamaya konu olan olay belirtilir. Sonra kişinin konumun ve onunla olan ilişkinin özelliğine göre, sevincimizi bildiren sözler ve mutluluğun artması dileğiyle bitirilir.

Baş sağlığı (Taziye)

İnsanlar, bir yakınlarını kaybettiklerinde, acılarını paylaşacak, kendilerini teselli edecek dostlar ararlar. Dilimizdeki dost kara günde belli olur sözü, bu gerçeğin en özlü anlatımıdır.
Başsağlığı ziyaretleri, yakınlık derecesiyle uyumlu olmalıdır. Böyle günler, üzüntülerin yoğun biçimde yaşandığı anlardır. Konuşmalar; insanları yatıştıracak, teselli edecek nitelikte, kısa, içten ve abartısız olmalıdır.
Duruma göre, başınız sağ olsun, Allah sabır versin, Allah taksiratını affetsin, Allah rahmet eylesin, nur ( huzur ) içinde yatsın, Allah başka acı göstermesin… Gibi söz kalıpları yanında, içten duyguları dile getirecek sözler de kullanılabilir. Ayrıca, Anadolu bölge ağızlarında kullanılan ve insanların bu acılarını unutturacak başka büyük acılar görmemeleri dileğini güçlü biçimde anlatan Allah bu acınızı unutturmasın gibi sözler de duygularımızı dile getirmede etkili olabilir.

Özür Dileme

İnsanlar bazen yanlış söz ve davranışlarıyla arkadaşlarını, dostlarını elde olmayan nedenlerle kırabilirler. Bazen bu kırgınlıklar, dostlukları kopma noktasına getirebilir. Bunu önlemek için, yapılan yanlışın söz ya da davranışla giderilmesi gerekir. Buna özür dileme denir.
Özür dilenirken, önce konu belirtilmeli, ardından, yapılan yanlışlığın, varsa bağışlanabilir sebebi açıklanmalıdır. Hiçbir sebep yokken böyle bir surum doğmuşsa, yapay nedenlere sığınmadan hata itiraf edilmeli, asla yalana başvurulmamalıdır. Özür dileyen kişi, karşısındaki insanın sitem ve kızgınlığını anlayışla karşılamalı, gerekirse alttan almalıdır. Yoksa özrü kabahatinden büyük sözüne hak verdirecek yeni yanlışlıklara düşebilir.

Telefonla Konuşma

Gelişen iletişim teknolojisi, telefonu günümüz insanının vazgeçilmez aracı durumuna getirmiştir. Gün geçmiyor ki, evimizde, işyerimizde… En az birkaç kez telefon konuşması yapmış olmayalım.
Elbette ki telefonla konuşmanın da yöntem ve kuralları vardır. Şimdi bunları sıralayalım :
· Telefonun yanında sürekli bir kalem, not defteri ve rehber bulunmalıdır.
· Uzun ve ayrıntılı konuşmalar için önceden hazırlık yapmalı, iletilecek istekler ve görüşler, sorulacak sorular, karşılaşabileceğimiz sorulara vereceğimiz cevaplar açık seçik belirlenmelidir.
· Telefon açılınca ilk söz olarak karşı numara sorulmalı, aradığımız numaranın doğruluğu anlaşılınca, kendimizi tanıtmalıyız.
· Daha sonra aradığımız kişi sorulmalı ve kendisiyle konuşmaya başlamamız sağlanmalıdır.
· Karşılıklı konuşma kısa, özlü olmalı, gereksiz ayrıntılara girilmemelidir.
· Telefon konuşmasını, arayan kişinin bitirmesi ve telefonu yine arayan kişinin kapatması bir incelik gereğidir. Aranan kişinin telefonu önce kapatması kaba bir davranıştır. Kapatmadan önce ayrılış selamı verilir, iyi dilekler iletilir.

KİTLE KONUŞMALARI

Bir konuda toplumu aydınlatmak, bu alanda kamuoyu oluşturmak amacıyla yapılan konuşmalardır. Kitle konuşmaları, tek kişi tarafından belli bir topluluğa yönelik olabileceği gibi, birden çok kişinin katılımıyla gerçekleşen toplu görüşmeler ya da tartışmalar biçiminde de olabilir.

Konferans

Bilim ve sanat konularında, yazar, bilim adamı, sanatçı ve düşünürlerin, bir konu hakkında derin bilgisi, görüşleri olan kimselerin, özel toplantılarda dinleyicilerine karşı düşüncelerini, bilgilerini açıklamak, öğretmek amacıyla yaptıkları konuşmalardır.
Bilimsel bir düşünceyi, akademik bir konuyu, orijinal bir görüşü anlatmak, bir tezi savunmak konferansın en belirgin amacıdır.
Konferanslar; genellikle bir topluluğa, bir kitleye, bilim, teknik, düşünce ve sanat öğeleriyle ilgili konuları açıklar. Her türden kompozisyonda olduğu gibi, konferansta konunun ilgi çekici olması, birlik, açıklık, ses, güzel Türkçe, dinleyenlerin sabır dereceleri, dikkat edilecek temel kurallardır.

Açık Oturum

Toplumu yakından ilgilendiren güncel bir konunun değişik görüşlerdeki uzman kişiler tarafından seçkin bir izleyici önünde tartışılmasıdır. Açık oturumda, değişik görüşlerin eşit oranda temsil edilmesi temel ilkedir, tartışmayı bir başkan yönetir. Başkan konuyu belirler, konuşmacıları tanıtır, sonra konuşmacılara sırasıyla söz verir. Konuşmacılar birbirlerini dikkatle dinler, gerekirse not alırlar. Başkan genellikle yapılan konuşmaları oturumun sonunda toparlayıp özetler.

Panel

Bir başkanın yönetiminde, küçük bir tartışmacı grubun izleyiciler önünde belli bir konuya ilişkin görüş ve düşüncelerini belirttikleri grup tartışmasıdır. Açık oturumdan farklı olarak, konuşmacıların görüşlerini bildirmelerinden sonra, izleyiciler soru olarak tartışmaya katılabilir, kendi görüşlerini açıklayabilirler. Sonunda başkan konuşmaları toparlayarak görüşleri özetler.

Sempozyum

Bir dinleyici topluluğu karşısında özellikle bilim, sanat ve fikir ağırlıklı konularda değişik konuşmacıların önceden hazırlanmış bir dizi konuşma yapmalarıdır. Her konuşma 5-20 dakika ile sınırlıdır. Sempozyumda ele alınan ortak konu çeşitli yönlerden incelenir, değişik görüşler ve yorumlar dile getirilir.
Sempozyumda da bir başkan bulunur. Konuyu bölümlere ayırır. Her bölüm için değişik mesleklerden belli sayıda konuşmacı bulunur. Başkan sempozyumu açarken konuyu belirler, gerekli açıklamaları yapar. Konuşmacıları tanıtır. Konuşmaların sonunda görüşleri kısaca özetler.
Sempozyumda yapılan değişik konuşmalar, konuyu bütünleyici niteliktedir. Burada tartışmadan çok sohbet havası vardır. Konuşmalardan sonra dinleyiciler soru sorabilirler.

Forum

Panel gibi bir toplu tartışma türüdür. Belli bir konuda ortaklığı bulunan bir grubun, ortak sorunlarının çözümlenmesinde görüş birliğine varmak üzere düzenlenen toplu tartışmaya forum denir. Genellikle grup başkanı denilen bir kişi tarafından yönetilen forumda, topluluğun her üyesinin konuşmada ve görüşlerini bildirmede eşit hakkı vardır. Forum sonunda, tartışma konusu olan sorunun çözümünde tutulacak ortak yolun belirlenmesi amaçlanır. Burada başkanın hem konuşmacıları hem de dinleyicileri yönetmesi daha güçtür. Bu bakımdan forum başkanının yönetmede ve konuşmada yetenekli ve birleştirici olması gerekir.