Edebiyat Toplum İlişkisi

Toplumsal kültürün öğelerinden birisi olan dil, aynı zamanda kültürün kuşaklar arasında aktarılmasını sağlayan en önemli araçtır.
İnsanların birbirleriyle anlaşmaları, kaynaşmaları ve bu şekilde bir toplum oluşturmaları onların ortak bir dile sahip olma­larına bağlıdır.

Her ulusun bir dili vardır. Yaşamı boyunca doğal çevresi, yaptığı işler ve denemeler, kullandığı araçlar, yetiştirdiği ve yararlandığı hayvanlar, uğradığı saldırılar, yaptığı savaşlar, duyduğu üzüntüler, sevinçler, ulusun diline yansır.

Ulus bunlar için ayrı ayrı sözcükler yaratır. Yaşamından çıkardığı sonuçları söyler; bunlar birer atasözü olur. Yaşadığı büyük olayları öyküler, böylece o ulusun destanları doğar. Atasözlerini, destanlarını söy­leyiş yolu, o ulusun dilde güzellik anlayışını, söz sanatlarını yan­sıtır.

Diğer bir ifadeyle, bir ulusun kültürü bütün yönleriyle dile yansır, dil ortamında yaşayarak gelecek kuşaklara aktarılır. Böylece sağlanan bilgi birikimi, toplumsal ilerlemenin, bilim ve teknolojideki gelişmenin de sağlayıcısı olur.

Dil toplumsal yaşam açısından olduğu kadar, birey açısından da önemlidir. O, bir yandan bireylerin soyutlama yapabilmeleri, soyut düşünceler tasarlayabilmelerini sağlarken, diğer yandan da bu düşüncelerin bireyler arasında paylaşılmasını, öğrenmeyi, anlaşma ve kaynaşmayı sağlar; bireyin toplumla ilgili ilişkiler ku­rabilmesinin aracı olur.

Ünlü düşünür Konfüçyüs’e atfedilen şu cümleler, dilin birey ve toplum açısından ne kadar önemli bir araç oldu­ğunun yaklaşık iki bin beş yüz yıl önce anlaşılması açısından ilginçtir.

“Konfüçyüs’e sorarlar:

  • Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız ilk olarak ne yapardınız? Büyük düşünür şöyle karşılık verir:
  • Hiç kuşkusuz, dili gözden geçirmekle işe başlardım. Ve dinle­yenlerin meraklı bakışları karşısında sözlerine devam eder:
  • Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşün­ceyi iyi anlatamazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ve ne yapacağını, işin nereye vara­cağını bilemez. İşte bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir.”

“Edebiyat, aracı ve ortamı dil olan güzel sanat dalıdır.”

Edebî metinler (roman, hikâye, tiyatro, deneme, anı, gezi yazı­sı, vs.) toplumun hafızasını oluşturan bilgi depolarıdır.

Edebiyatı olmayan millet, milletleşme sürecini tamamlayamamış demektir. Güçlü bir edebiyat, köklü bir kültür demektir; köklü bir kültürü olan millet de sağlam temeller üzerinde güçlü bir devlet anlamı­na gelir.