Bireyin İç Dünyasini Esas Alan Roman Yazarları (1923 – 1950)

• Cumhuriyet’in ilk yıllarında, çocukluk ve ilk gençlik dönemi bu yıllara denk gelen bir sanatçı kuşağı yetişmiş, bu kuşak sanatçılar Kurtuluş Savaşı ve Anadolu eksenli romanın dışına çıkmıştır.
• Bu eğilimlerden biri bireyin iç dünyasını esas alarak roman yazan sanatçılardır.

• Romanlarda genellikle bireyin toplumla hesaplaşması, bilinçaltı dünyası, yalnızlık, iç sorgulamalar, bunalım, yabancılaşma gibi konular işlenmiştir.
• Freud’un psikanaliz kuramı bu dönem romancıları tarafından değişen toplumsal yaşamın insan üzerindeki etkilerini açıklamak için kullanılmıştır.
•Romanda yeni anlatım olanakları denenmiş, özellikle iç konuşma, iç çözümleme, bilinç akışı gibi teknikler bireyin iç dünyasını aydınlatmak için kullanılmıştır.
• Öncelikli olarak bireyin psikolojisi anlatılmak istendiğinden yazarlar, olay örgüsünü insana özgü bir gerçekliği anlatmak için oluşturmuşlardır.
• Olay önemsenmemiş, merak duygusu ikinci plana atılarak insanın iç dünyasını ve içsel çatışmalarını gerçekçi tasvirlerle ortaya koyma amaçlanmıştır.
• Bu dönemde Ahmet Hamdi Tanpınar ve Peyami Safa öncelikli olarak ön plana çıkmıştır. Bu iki sanatçı dışında Abdülhak Şinasi Hisar, Memduh Şevket Esendal, Semiha Ayverdi gibi sanatçılar da romanlarında bireyin iç dünyasını esas alan romancılar arasında değerlendirilmiştir.

Ahmet Hamdi Tanpınar

• Şiir, roman, öykü, deneme gibi edebiyatın birçok türünde eser veren sanatçı, romanlarıyla bu döneme damgasını vuran isimlerden biridir.
Romanlarında sanat, edebiyat, felsefe, sosyoloji, psikoloji, tarih, mitoloji gibi çok zengin bir kültürel altyapıdan beslenmiştir.
Romanlarında insan ve problemlerinin yanı sıra tarih, musiki, rüya, zaman, resim fert hayatının vazgeçilmez unsurları olarak yer alır.
• Doğu-Batı meselesi, Batılılaşma düşüncesi, eski-yeni çatışması romanlarında ele aldığı önemli konular arasında yer alır.
• Romanlarında rüya unsuruna yer vermiş; psikolojik çözümlemelerinde rüya, hayal ve hatıralardan faydalanmıştır. Bilinçaltına önem vermiş, romanlarında sadece bireysel değil toplumsal bilinçaltını da yakalamaya çalışmış, dış dünyadan daha çok
bu bilinçaltıyla ilgilenmiştir.

Romanları

Huzur: Eserde olaylar romanın başkahramanları olan Mümtaz ile Nuran’ın aşkları etrafında gelişir. Bu aşk hikâyesi etrafında hastalık, ölüm, tabiat, kozmik unsurlar, medeniyet, sosyal meseleler, çeşitli ruh hâlleri ve estetik fikirler iç içe verilir. Belli bir dünya görüşüne, bir hayat nizamına kavuşamamış Cumhuriyet aydınlarının “huzursuzlukları” dile getirilir.

Sahnenin Dışındakiler: 1920’li yılların yani Milli Mücadele yıllarının romanıdır. Fakat cephe değil, sahnenin dışı olarak kabul edilen İstanbul anlatılır. Olaylar modern Türk kadınını temsil eden Sabiha ile ona aşık olan Cemal’in ilişkilerine bağlı olarak anlatılır.

Saatleri Ayarlama Enstitüsü: İki uygarlık arasında bocalayan, Türk toplumunun düştüğü durumu, davranışlarını alaya alan eleştirel bir romandır. Romanın başkahramanları Hayri İrdal ve Halit Ayarcı üzerinden yazar, hem toplumu hem kurumsal yapıları ironik bir anlatımla eleştirir.
Mahur Beste: Doğu-Batı ikilemi, kişilerin psikolojileri, fikirleri ve zevk dünyalarıyla somutlaştırılarak ve eski medeniyetimizin hâlâ yaşayan bir unsuru olan musikimizle irtibatlı olarak anlatılır.

Peyami Safa

• Kendi kendini yetiştirmiş, kültürlü, çok yönlü bir yazardır. Bu niteliği dolayısıyla birçok alanda yazabilmiş, tartışmalarda ağır basmıştır. Estetik ve sosyal bilimlerin hemen her (resim, musiki, edebiyat…) bilgi ve görüş sahibidir. • Eserlerinde toplumumuzdaki ahlâk çöküntüsünü, medeniyetin yarattığı bocalamayı, nesiller ve sosyal çevreler arasındaki çatışmayı dile getirmiştir.
• Romanlarında Türk toplumundaki Doğu-Batı çekişmelerini ve bunların çözüm tarzlarını; 1. ve 2. Dünya savaşlarının getirdiği buhranları, Türk aydınının durumunu, akıl his, inanç-inançsızlık konularını ele alır.

• Yapıtlarında olaydan çok, psikolojik tahlillere ve ruh çözümlemelerine ağırlık verir.
• Bilinç akımı, iç konuşma gibi anlatım tekniklerini kullanarak kahramanlarının psikolojilerini yansıtır.
• Roman kahramanlarını ait oldukları kültürel ortama, kişiliklerine, yaşam biçimlerine uygun biçimde konuşturur.
• Yer yer ansiklopedik bilgilere yer verse de bunu romanın dokusuna sindirmede oldukça başarılıdır.
• Romanlarda anlattığı olayları genellikle kendi yaşamından ya da yakın çevresinden seçmiştir.
• Roman tekniği açısından kusursuz romanlar yazan sanatçı, dil ve anlatım bakımından da akıcı, yalın bir anlatımı tercih etmiştir.
• Sanat endişesi taşımadan para kazanmak, geçimini sağlamak için yazdığı eserlerde Server Bedi “takma adını kullanmıştır. Bu isimle yayımladığı Cingöz Recai polisiye dizi romanları büyük ilgi görmüştür.

Romanları

Fatih-Harbiye: Geleneklerine bağlı, Doğulu bir tip olan Şinasi ile Batı hayranı, züppe bir tip olan Macit arasında bocalayan Neriman’ın hikâyesi anlatılır. Yani romanda Neriman’ın geleneksel yaşam tarzı ile modern yaşam tarzı arasında bocalaması ele alınır.

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu: Otobiyografik özellikler taşıyan romanın genç kahramanı, ayağındaki rahatsızlıktan kurtulabilmek için akrabalarının bir köşkünde misafir olur. Burada köşkün kızı Nüzhet’e aşık olur. Olaylar bu aşk etrafında şekillenir.

Sözde Kızlar: Anadolu’nun işgal edildiği Mütareke Dönemi’nin bunalımlı günlerinde, Yunan saldırıları sırasında kaybolan babasını aramak amacıyla İstanbul’a gelen Mebrure adlı bir genç kızın İstanbul sosyetesinin savaştan bile yıkıcı, yozlaşmış hayatlarına girmesini anlatır.

Matmazel Noraliya’nın Koltuğu: Karşılaştığı bir takım olağanüstü olayları açıklayamayan, şüphe, tereddüt ve bunalımlar içinde kıvranan, tip fakültesini bırakıp felsefe bölümüne geçen Ferit adlı bir gencin hikâyesi anlatılır. Sık sık tartıştığı kız arkadaşı Selma ve ona her konuda destek olan yakın arkadaşı Aziz romanın diğer kahramanlarıdır.

Şimşek, Mahşer, Bir Akşamdı, Süngülerin Gölgesinde, Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü, Canan, Atilla, Bir Tereddüdün Romanı, Yalnızız

Abdülhak Şinasi Hisar

• Edebiyatımızda hatıraları ve geçmiş zaman özlemini yerleştiren yazarlardandır.
• Eserlerinde bütünüyle geçmişte yaşayan bir yazardır. Bugün onun için değersizdir, birçok bayağılıkların, kadirbilmezliklerin toplamıdır. Geçmişe ait güzellikleri bugüne taşımak için de edebiyatı bir araç olarak kullanır.
• Romanlarındaki kişileri genellikle kendi yakın çevresinden seçe Kurmaca bir dünyayla örgülediği hatıralarına roman tadı verir.
• İstanbul’a düşkünlüğüyle bilinen yazar, özellikle İstanbul’un üç mekânını, Çamlıca, Boğaziçi ve Büyükada’yı anlatır.
• Çok iyi bir gözlemci olan yazar, romanlarında yakından tanıdığı üst tabaka insanlarını, garipliklerini başarılı bir şekilde anlatır.
• Alışılmış roman kalıplarının dışına çıkan yazar, roman tekniğine uymayan yapıtlarına belgesel bir nitelik kazandırır.
• Olay örgüsüne pek önem vermeyen yazar, eserlerini küçük ve karmaşık vakalarla oluşturmuştur.
• Anlatımında ince bir alay ve ironi vardır.

Romanları

Fahim Bey ve Biz: Bursa eşrafından bir tüccarın oğlu olan, dürüst ve temiz kişiliğiyle tanınan Fahim Bey’in, kurduğu hayaller uğruna yaptığı birtakım gariplikleri anlatır. Roman, bütünüyle her safhası gerçekleşemeyen hayaller peşinde geçmiş bir ömrün, olmayacak bir hülyanın ardında uzun bir bekleyişten ibaret bir hayatın macerasıdır.

Çamlıca’daki Eniştemiz: II. Abdülhamit Dönemi’nin ele alındığı romanda olaylar, Vamık Efendi’nin etrafında şekillenir. Köşk sahibi zengin bu adamın kişilik bozukluğu, kadınlara düşkünlüğü ve felakete sürüklenen yaşamı romanın konusunu oluşturur.

Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği: Servet içindeyken sonsuz ihtirasları ve tuhaflıkları yüzünden rahata kavuşamayan Ali Nizami Bey’in her şeyini yitirdikten sonra Bektaşi şeyhliğine soyunup huzur buluşu anlatılır.

Samiha Ayverdi

• Geleneksel değerlere bağlı olan sanatçı, Batılılaşma ile birlikte meydana gelen değişimi ve bu değişimin toplumda, aile ve bireyde sebep olduğu sorunları, roman kişilerinin iç dünyalarını merkeze alarak anlatmıştır.
• Din, tasavvuf ve tarihle ilgili ögelere sıkça yer verdiği romanlarında geleneksel konak, köşk ve yalılar da önemli bir yer işgal eder.
Roman kişilerini yakından tanıdığı üst tabakadan ve aydınlar arasından seçer ve bu kişilerin psikolojilerini başarılı bir şekilde tahlil eder.
Kişilerin başkalarıyla ve kendileriyle çatışmalarını manevi bir boyutta ele alır, mistisizmden yararlanır.
Geleneksel değerlerle modern çağın değerlerinin çatışması, madde-mana, sevgi-nefret, sabır-öfke gibi karşıtlıklar birçok romanında ana ekseni oluşturur.

Romanları

İbrahim Efendi Konağı: Aile içi çıkar çatışmalarının sonucu olarak, İbrahim Efendi’nin ölümünden sonra, konağın kâhyanın eline geçişi ve İbrahim Efendi’nin kızlarının ortada kalışı anlatılır. Konak, Osmanlı kültür ve mirasını temsil eder; dolayısıyla eser, görkemli bir konakla birlikte muhteşem bir devletin yıkılışını anlatır.
Aşk Bu imiş, Batmayan Gün, Mabette Bir Gece, Ateş Ağacı, Yaşayan Ölü, insan ve Şeytan, Son Menzil, Yolcu Nereye Gidiyorsun, Mesihpaşa İmamı, Bir Dünyadan Bir Dünyaya…

Memduh Şevket Esendal

Daha çok durum tarzı hikâyeleriyle tanınan sanatçı roman türünde de eserler vermiştir.
Süslü anlatımdan uzak durduğu, sade bir dille oluşturduğu romanlarında orta tabakadan insanların yaşamlarını, dünyaya bakış açılarını dile getirmiştir.
Sağlam bir gözlemciliği yanında romanlarında nesnel bir tutum içinde olmuştur.
Ayaşlı ve Kiracıları adlı romanıyla 1942 yılında katıldığı bir roman yarışmasında dereceye girmiş ve edebiyat çevrelerinin dikkatini çekmiştir.

Romanları

Ayaşlı ve Kiracıları: Yazarın en önemli yapıtlarından biridir. Yapıtta, yazar Cumhuriyet’in ilk yıllarında Ankara’da, bir pansiyonda yurdun farklı köşelerinden bir araya gelen kişilerin yaşamından bir kesit sunar. Eğitimleri, uğraşları, dünya görüşleri farklı insanların ilişkilerini büyük bir ustalıkla sergiler. Romandaki kişilerde, dönemin bütün özelliklerini yansıtmaktadır.

Vassaf Bey, Miras